Ana Sayfa

Ekonomik Refah Gençlerin Özgürlüğünü Nasıl Kısıtladı?

1 dk okuma

Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan ekonomik büyüme, toplumun her alanında olduğu gibi çocukluk kavramını da derinden etkiledi. 1913 yılında Helen Todd'un fabrika işçisi gençlerle yaptığı röportajlar, o dönemin 14-16 yaşındaki çocuklarının yaşam mücadelesini gözler önüne seriyor. Bu gençler, ailelerinin geçimini sağlamak için tehlikeli koşullarda çalışmak zorunda kalmalarına rağmen, okulu değil fabrikayı tercih ettiklerini belirtiyorlardı. Fabrika ortamı onlara, evdeki şiddet ve aşağılamadan uzaklaşma, para kazanarak ailelerine katkıda bulunma ve hatta küçük de olsa kendi harcamalarını yapma gibi bir özerklik sunuyordu. Bu durum, o dönemdeki yoksulluk ve hayatta kalma mücadelesinin bir yansımasıydı; çocukların %19'u 18 yaşından önce hayatını kaybediyordu ve lise mezuniyeti oldukça nadirdi.

Günümüzde ise durum kökten farklı. Toplumlar zenginleştikçe ve çocukların yetişkinliğe ulaşma oranları arttıkça, onlara karşı daha koruyucu bir tutum benimsedik ve risk almalarına çok daha az izin verdik. Artık hiçbir ailenin 14 yaşındaki çocuğunu fabrikaya göndermek ya da bebeğini yetimhaneye vermek gibi zorlu bir seçim yapması gerekmiyor. Yasal korumalar genişledi, kültürel beklentiler değişti ve çocuklara yapılan duygusal ve maddi yatırım arttı. Bu durum, çocukların fiziksel güvenliğini ve refahını önemli ölçüde artırırken, aynı zamanda onların özerklik alanlarını daralttı.

Makale, bu paradoksal durumu vurguluyor: Çocuklarımızın hayatları daha güvenli ve konforlu hale gelirken, aynı zamanda daha az özgür ve daha fazla kontrol altında yaşıyorlar. Ebeveynler, çocuklarının her adımını denetleme eğiliminde olup, onların bağımsız kararlar almasına ve kendi deneyimlerini yaşamasına daha az fırsat tanıyor. Bu durum, modern çocukluğun getirdiği bir bedel olarak, gençlerin kendi potansiyellerini keşfetme ve bağımsız bireyler olma süreçlerini olumsuz etkileyebilir.

İçgörü

Toplumun zenginleşmesiyle birlikte çocuklara verilen değer artarken, gençlerin özerkliklerinin ve özgürlüklerinin paradoksal bir şekilde kısıtlandığı görülüyor.

Kaynak