Marvel Sinematik Evreni'nin (MCU) sinema üzerindeki etkisi, CGI yoğunluğu, sürekli espriler, kendini bilme hali ve her şeyin bir franchise'a dönüşme zorunluluğu gibi özellikleriyle film yapımcılığının düşüşünü hızlandırdığı belirtiliyor. Tom van der Linden, başlangıçta MCU'dan keyif almasına rağmen, zamanla bu evreni takip etmenin bir zevkten çok bir angarya haline geldiğini ifade ediyor. Bu "Marvellaşma" eğilimi, filmlerin sanatsal derinliğini ve özgünlüğünü kaybetmesine neden oluyor.
Van der Linden, bu düşüşün merkezindeki faktörü "hikaye anlatımı entropisi" olarak adlandırıyor. Klasik filmler, prodüksiyonlarının her aşamasındaki enerjiyi belirli temaları, hikayeleri ve karakterleri ifade etmeye yoğunlaştırırken, en iyi hallerinde her replik, jest ve kurgu sanatsal bir buzdağının görünen kısmı gibidir. Örneğin, Star Wars'taki ışın kılıcı, başlangıçta kullanıcısının felsefesi ve içinde bulunduğu dünya hakkında çok şey anlatan sembolik bir metafor iken, evren genişledikçe sıradanlaşmıştır. Hikaye anlatımı entropisi, ticari olarak sonsuz büyüme baskısı altında olan her anlatı franchise'ını etkileyen bir olgudur. Bu genişleme süreci, en büyüleyici orijinal materyalleri bile en sıkı hayranlar dışında herkes için dağınık ve ilgisiz hale getirir.
Marvellaşma, sadece MCU'yu değil, diğer taklitçi kurumsal franchise'ları da fikri mülkiyet avukatları tarafından korunan, küresel olarak pazarlanabilir içerikler üretmeye teşvik ediyor. Hatta süper kahramanlarla ilgisi olmayan film ve televizyon alanlarındaki ilgiyi bile tüketiyor. Hollywood her zaman kar odaklı olmuştur, ancak son yıllarda pazar doygunluğu, çapraz platform stratejisi ve maksimum çapraz geçiş potansiyeli önceliklerini tamamen domine etmiştir. Marvellaşmış bir film, en temelde, yapılmaya acil bir ihtiyacı olmayan ve bizim de izlemeye acil bir ihtiyaç duymadığımız bir filmdir.
Sinema endüstrisinin ticari kaygılarla sanatsal derinliğini yitirmesi ve izleyici deneyiminin sıradanlaşması, gelecekteki film üretimini ve tüketimini derinden etkiliyor.