2020'li yılların biyofarma endüstrisindeki en büyük başarılarından biri olan GLP-1 sınıfı ilaçlar, hem tıbbi hem de finansal açıdan büyük bir etki yarattı. Ancak bu tedavilerin ticarileşme süreci, çoğu kişinin düşündüğünden çok daha karmaşıktı ve erken dönemdeki bazı önemli detaylar bugüne kadar hiç anlatılmamıştı. Makalenin yazarı, 1988 yılında GLP-1'i metabolik bir tedavi olarak geliştirmeye yönelik ilk ticari çabalardan birinin parçası olduğunu belirtiyor.
Yazar, 1987'de UCSF'den Prof. John Baxter ile birlikte metabolik hastalıklara odaklanan bir startup kurma teklifini kabul etti. Harvard'dan iki meslektaşı Ron Kahn ve Bruce Spiegelman'ı da ekibe dahil ederek, yeni insülin analogları ve insülin duyarlılaştırıcı ajanlar arayışı, genetik olarak obez farelerde obeziteden sorumlu proteini tanımlama (ob geninin keşfinden altı yıl önce) ve insülin salgısını artıran "inkretinler" gibi bağırsak faktörlerini keşfetme gibi yaklaşımlar belirlediler. Çalışmaları son derece umut verici sonuçlar verse de, California Biotechnology ile ittifak halinde projenin ana finansörü olan Pfizer, GLP-1 terapötik yaklaşımının devam etmeye değmeyeceği sonucuna vararak 1991 civarında bu çabayı terk etti. Yazar, bu hikayenin ilaç şirketleri, araştırmacılar ve genel halk için ilaç geliştirme süreçlerine dair değerli dersler sunduğuna inanıyor.
Büyük ilaç şirketlerinin bile, geleceği parlak olabilecek yenilikçi tedavilerin potansiyelini yanlış değerlendirebileceğini ve bunun önemli fırsat kayıplarına yol açabileceğini gösteriyor.