Alaska'nın Kuzey Yamaçları'nda son yüzyılda yaşanan orman yangınlarının, son 3.000 yılın herhangi bir dönemine göre daha aktif olduğu bir çalışma ile ortaya kondu. Almanya, Polonya, Birleşik Krallık, Romanya ve Alaska Fairbanks Üniversitesi'nden uluslararası bir araştırmacı ekibinin Biogeosciences dergisinde yayımlanan bulguları, artan odunsu bitki örtüsü ve kuruyan toprakların, ısınan hava sıcaklıklarının bir sonucu olarak rekor seviyede yangın aktivitesine yol açtığını gösteriyor. Araştırmacılar, bu durumun sistemin hızla dönüşmekte olduğunun bir göstergesi olduğunu belirtiyor.
Çalışma kapsamında, Brooks Sıradağları'nın kuzeyindeki dokuz farklı noktadan tundra turba toprakları örnekleri alındı. Bu örneklerin katmanlarında bulunan kömür, polen ve ölü bitki parçacıkları incelenerek, geçmişteki yangın aktivitesi, baskın bitki örtüsü ve nem koşulları hakkında bilgi edinildi. Elde edilen veriler, ilk 2.000 yıl boyunca düşük olan yangın aktivitesinin, MS 1000-1200 yılları arasında hafifçe arttığını, ancak sonraki yedi yüzyıl boyunca tekrar düştüğünü gösterdi. Ancak 1900'den itibaren yangın aktivitesi yeniden yükselişe geçti ve 1950'ye gelindiğinde turba topraklarının rekor düzeyde kuruması ve odunsu çalıların artmasıyla eşi benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Bu artış, 2015 yılına kadar devam etti.
Bilim insanları, geçmiş yangın tarihini uydu kayıtlarıyla karşılaştırarak modern yangın aktivitesiyle ilişkilendirdi. Uydu verileri de kömür kalıntılarından elde edilen bulguları destekleyerek, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yangın aktivitesinin arttığını doğruladı. Özellikle 1960'ların sonları, 1990'lar ve 2000'li yılların başları ile 2010'lu yıllar sık yangınlarla karakterize edildi. Araştırmacılar, modern yangınların daha sıcak yanıyor olabileceğini ve daha fazla yakıt tüketerek daha az kömür bıraktığını, bunun da yangın rejiminde bir kaymaya işaret edebileceğini düşünüyor.
Tundra yangınlarının son 3000 yılın en yoğun seviyesine ulaşması, iklim değişikliğinin Arktik ekosistemleri üzerindeki yıkıcı etkilerini ve bu bölgelerdeki yangın rejimlerinin geri dönülemez bir şekilde değiştiğini gösteriyor.