iRobot'un iflasını açıklamasıyla birlikte, Roomba'nın yaratıcısı bu öncü şirketin geleceği belirsizleşti. Şirketin başarısızlığının nedenleri üzerine tartışmalar sürerken, makale asıl Roomba'yı başarılı kılan tasarım felsefesine odaklanıyor. 2002'de piyasaya sürülen orijinal Roomba, evler için ilk başarılı tüketici robotu olarak tarihe geçti. İki yüz dolarlık uygun fiyatı ve kolay erişilebilir bileşenleri sayesinde geniş kitlelere ulaşabildi. Kısıtlı yeteneklerine rağmen (mobilya hareket ettirememe, harita oluşturamama gibi), günlük temizlik ihtiyaçlarını karşılayarak kırk milyondan fazla satış adedine ulaştı.
Orijinal Roomba'nın en büyük yeniliği, günümüzdeki karmaşık robotlardan ve hatta iRobot'un kendi yeni modellerinden bile farklı olan iç mimarisiydi. Geleneksel endüstriyel robotlar, pahalı ve hassas parçalarla, kontrollü ortamlarda çalışacak şekilde tasarlanırken, Roomba ev gibi öngörülemeyen ve düzensiz bir ortam için farklı bir yaklaşım benimsedi. Bellek kısıtlamaları nedeniyle oda haritası oluşturmak yerine, zemini kaplamak için akıllı algoritmalar kullandı. Engellerle karşılaştığında geri çekilip yön değiştirerek yoluna devam edebiliyordu.
Roomba'nın başarısının temelinde yatan sır, yazılımındaydı. Güvenilmez parçalar ve tahmin edilemez bir ortamda bile mümkün olduğunca güvenilir çalışacak şekilde tasarlanmış bir yazılım mimarisine sahipti. Örneğin, dönen bir fırça arızalansa bile robot çalışmaya devam ederek kalan fırça ve vakumla elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Bu, parçalarının toplamından daha iyi bir ürün ortaya çıkardı ve robot geliştiricilerinin günümüzde gözden kaçırdığı önemli bir ders sunuyor: Basitlik ve öngörülemeyen koşullara adaptasyon, tüketici robotlarında başarının anahtarı olabilir.
Orijinal Roomba'nın basit ve adaptif yazılım mimarisinin, karmaşık ev ortamlarında tüketici robotları için nasıl bir başarı formülü sunduğunu gözler önüne seriyor.