Oliver Sacks, Eylül 1965'te New York'a geldiğinde, Jenö Vincze adında bir adamla Avrupa'da geçirdiği romantik bir haftanın ardından mutluluktan adeta uçuyordu. Nöropatoloji alanında çalışmak üzere şehre gelen Sacks, Vincze'ye yazdığı mektuplarda ve günlüklerinde bu yeni ilişkinin kendisi için ne kadar önemli olduğunu dile getiriyordu. Otuz iki yaşındaki Sacks, bu ilişkinin hem fiziksel hem de karşılıklı ilk romantik deneyimi olduğunu belirtiyor, dünyayı ilk kez "net ve bütün" gördüğünü hissediyordu. Hudson Nehri kıyılarında dolaşırken, eşcinsel erkeklerin buluştuğu yerlerde bile, Vincze'ye yazdığı bir günlük/mektup tutuyordu. Vincze'nin "Hayatı bir eşcinselin gözleriyle izlemek dünyanın en harika şeyi" sözü, Sacks'ın bu yeni kimliğini benimsemesinde etkili olmuştu.
Sacks'ın annesi, Londra'da bir cerrah, oğlunun eşcinsel olduğunu genç yaşta fark etmiş ve bunu "iğrençlik" olarak nitelendirerek, keşke hiç doğmasaydı demişti. Bu olaydan sonra konu bir daha hiç konuşulmamıştı. Sacks, İngiltere'de asla sahip olamayacağını düşündüğü cinsel ve ahlaki özgürlüğü arayışıyla önce Kaliforniya'ya, beş yıl sonra da New York'a taşınmıştı. Yom Kippur'da sinagoga gitmek yerine bir barda birkaç bira içmeyi tercih eden Sacks, Vincze'ye yazdığı mektupta artık kendisi ve eşcinsellik hakkında farklı hissettiğini, "sürünmekten, özür dilemekten ve 'normal' olmayı dilemekten vazgeçtiğini" ifade ediyordu. Bu dönemdeki yazışmaları ve günlükleri, Oliver Sacks Vakfı tarafından paylaşıldı ve birçoğu yazıldığından beri okunmamıştı.
Ekim başında Sacks, Vincze'ye iki mektup gönderdi ancak bir hafta boyunca yanıt alamadı. Başlangıçta masum açıklamalar arasa da, birkaç gün içinde umudunu yitirdi. Düzensiz giyinmeye başladı, işe geç kalmaya başladı ve kendisini tiksindiren bir dizi erkekle cinsel ilişkiye girdi. İki hafta sonra, Berlin'de yaşayan Vincze, gecikmiş yanıtı için özür dileyen ve sevgisini yineleyen bir mektup gönderdi. Vincze, Sacks hakkındaki düşünceleriyle o kadar meşgul olduğunu ve "Klaudur" adını verdiği bir durumda yaşadığını açıklamıştı.
Oliver Sacks'ın kişisel günlükleri ve mektupları, onun cinsel kimliğiyle mücadelesini ve bu mücadelesinin hayatındaki dönüm noktalarını gözler önüne seriyor.