Kubernetes genellikle bir konteyner düzenleme aracı olarak tanımlansa da, yazar bu bakış açısının sistemin işleyişini tam olarak açıklamadığını belirtiyor. Yazar, Kubernetes'i daha çok, altyapınızın istenen durumunu bildirdiğiniz ve sistemin bu niyeti sürekli olarak gerçekleştirmeye çalıştığı bir platform olarak görüyor. Bu nedenle, Kubernetes'i "tip sistemine sahip deklaratif altyapı için bir runtime" olarak düşünmeyi tercih ediyor.
Bu "tip sistemi" yaklaşımında, Kubernetes kaynakları (Pod, Deployment, Service gibi) bir programlama dilindeki int veya string gibi tiplere benzetiliyor. Her kaynak, belirli bir anlama, geçerli alanlara, nasıl değişebileceğine ve diğer tiplerle nasıl birleştiğine dair katı bir tanıma ve semantiğe sahip. Örneğin, bir Pod sadece bir konteyner değil, belirli kuralları olan bir tiptir. Kubernetes, bu kaynak tipleriyle altyapınıza soyut bir yapı kazandırır. Ayrıca, CRD'ler (Custom Resource Definitions) aracılığıyla kendi özel kaynak tiplerinizi tanımlayarak API'yi genişletme imkanı da sunar.
Kubernetes'in "runtime" özelliği ise, bir YAML manifestini uyguladığınızda bir betiğin çalıştırılması gibi değil, daha çok bildirimsel bir isteğin bir runtime'a gönderilmesi şeklinde işler. API sunucusu bu isteği kabul eder, geçerliliğini kontrol eder ve kümenin durumunun bir parçası olarak saklar. Bu sayede, küme sizin niyetinizi "hatırlar" ve altyapının sürekli olarak bu istenen duruma uygun kalmasını sağlamak için çalışır. Bu, altyapı yönetimini daha öngörülebilir ve otomatik hale getirir.
Kubernetes'i sadece bir konteyner düzenleyici olarak değil, tip sistemine sahip deklaratif bir altyapı runtime'ı olarak görmek, platformun gerçek gücünü ve esnekliğini anlamak için yeni bir bakış açısı sunar.