Eylül ayında Afganistan'da iki gün süren kasıtlı bir internet kesintisi yaşandı. Taliban hükümeti tarafından emredilen bu kesinti, daha önce "ahlaksız faaliyetleri önlemek" amacıyla yapılan yerel bir kesintiyi takip etti. Bu durum, büyük bir depremin ardından acil durum iletişimini kaybetmiş toplulukları, iptal edilen uçuşları ve aksayan bankacılık işlemlerini olumsuz etkiledi. Afganistan'daki bu olay, küresel bir eğilimin parçası. Eylül sonundan bu yana Tanzanya ve Kamerun'da ülke çapında, Pakistan ve Nijerya'da ise bölgesel internet kesintileri yaşandı. Çoğu durumda yetkililer resmi bir gerekçe sunmazken, milyonlarca insan bilgiye erişemedi, sevdikleriyle iletişim kuramadı veya kriz, seçim ve protesto anlarında kendilerini ifade edemedi.
Kasıtlı internet kesintilerinin sıklığı, 2011'deki Mısır örneğinden bu yana hızla arttı. Dijital haklar kuruluşu Access Now ve #KeepItOn koalisyonu ile yapılan takipte, 2024'te 54 ülkede 296, 2025'te ise şimdiye kadar en az 244 kasıtlı internet kesintisi kaydedildi. İnternet, artık yaşam tarzımızı, çalışma şeklimizi ve bilgi edinme biçimimizi etkileyen temel bir altyapı haline geldi. Aynı zamanda insan haklarının önemli bir destekleyicisi ve internetin kapatılması, çeşitli istismarları kötüleştirebilir veya gizleyebilir. Bu kesintiler toplumları susturuyor ve giderek daha yaygın hale geliyor. Kesintiler yerel veya ulusal, kısmi veya tamamen olabilir; cep telefonu interneti engellenebilir, belirli haber siteleri veya sosyal medya platformları kapatılabilir ya da bant genişliği kısıtlanabilir. Hükümetler genellikle siyasi huzursuzluğu önlemek, seçimlerde muhaliflerin örgütlenmesini engellemek veya genel bilgi kontrolü sağlamak amacıyla bu kesintilere başvuruyor.
İnternet kesintileri, sadece bir rahatsızlık olmanın ötesinde, temel insan haklarını ihlal eden, acil durum iletişimini aksatan ve ekonomik faaliyetleri durduran küresel bir baskı aracı haline gelmiştir.