Makale, uyuşturucu kaçakçılığı suçundan 60 ay hapis cezası çeken 20'li yaşlarındaki Morgan'ın hikayesini anlatıyor. Kuzey Kaliforniya'daki F.C.I. Dublin hapishanesine geldiğinde, memleketi Portland'a kıyasla etnik yapının farklı olacağını bekliyordu ancak Amerikan hapishanesinde bu kadar az Amerikalı bulmayı tahmin etmemişti. Hapishanede, çoğu ICE (Immigration and Customs Enforcement) kaydı olan ve cezaları bittikten sonra sınır dışı edilme riski taşıyan yüzlerce İspanyolca konuşan kadınla karşılaştı. Bu kadınların çoğu, ABD vizesiyle sınırı geçmeye çalışırken araçlarına gizlenmiş uyuşturucularla yakalanmış Meksika vatandaşlarıydı.
Morgan, hapishanenin entelektüel uyarım eksikliği nedeniyle kendisini aptallaştıracağından korkarken, bu durumu İspanyolca öğrenmek için bir fırsat olarak gördü. Lise ve üniversitede aldığı İspanyolca derslerini yıllardır kullanmamış olsa da, hücre arkadaşlarıyla iletişim kurma zorunluluğu onu dilini yeniden canlandırmaya itti. Bir İspanyolca-İngilizce sözlük ve fiil çekim kitabı sipariş ederek her gün çalışmaya başladı. Meksikalı kadınların masasına oturarak pratik yaptı ve başlangıçta zorlansa da her zaman sıcak bir şekilde karşılandı. Bu deneyim, Morgan'a hapishanede geçirdiği zamanı kişisel gelişim için kullanma imkanı sundu.
Zorlu ve kısıtlayıcı bir ortamda bile kişisel gelişim ve öğrenme için beklenmedik fırsatlar bulunabileceğini gösteriyor.