Makale, "saklayacak hiçbir şeyim yok" argümanıyla sıkça karşılaşılan gizlilik kavramının aslında yanlış anlaşıldığını savunuyor. Yazar, "gizlilik" yerine "kontrol" teriminin kullanılması gerektiğini vurgulayarak, dijital kimliği korumanın önemini bu bağlamda ele alıyor. Ona göre asıl motivasyon, başkalarının dünyayı deneyimleme ve bilgi tüketme biçimini (sansürleme, reklamlarla etkileme, oy verme şeklini manipüle etme gibi) kontrol etmesini engellemektir. Günümüzde kullandığımız e-posta, mesajlaşma, sosyal medya ve parola yöneticileri gibi birçok kullanışlı aracın, aslında Google, Facebook, Amazon gibi büyük kuruluşlara kontrolü devrettiği belirtiliyor.
Yazar, kendi tehdit modeline ve konfor seviyesine göre oluşturduğu teknoloji kurulumunu paylaşıyor. Parola yöneticisi olarak üçüncü taraflara güvenmek istemediği için GNU pass kullandığını, daha iyi bir kullanıcı arayüzü arayanlara ise Bitwarden'ı önerdiğini belirtiyor. Mesajlaşma için Signal'ı tercih ederken, WhatsApp'ın aile ve arkadaşlarla bağlantıda kalmak için zorunlu bir istisna olduğunu ifade ediyor. Telefonunda GrapheneOS kullandığını, bu sayede uygulamaları sandboxing ile izole edebildiğini, devre dışı bırakabildiğini veya kaldırabildiğini, böylece Google/İSS uygulamalarının cihazında istediklerini yapmasını engellediğini açıklıyor. Ayrıca F-Droid'den açık kaynak alternatifleri kullanmaya çalıştığını ve Google Play Store'u (ve konum servislerini) devre dışı bırakmanın pil ömrünü önemli ölçüde artırdığını, eski telefonların bile daha hızlı çalıştığını ekliyor. Sosyal medyayı çok az kullandığını ve telefonuna yüklemediğini de belirtiyor.
Kullanıcıların dijital yaşamlarında gizlilikten ziyade kontrol sahibi olmasının önemi ve bunun için alınabilecek pratik adımlar sunuluyor.