Arktik, bilim insanlarının yıllık kontrolünü yapmaya başladığı 20 yıl öncesine göre dramatik bir şekilde farklı bir yer ve mevcut durumu oldukça vahim. Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tarafından 2006'da yayınlanan ilk Arktik Rapor Kartı'ndan bu yana bölge, küresel ortalamanın iki katı hızla ısındı. En eski ve en kalın deniz buzunun yaklaşık yüzde 95'i yok oldu; geriye kalan küçük kısım Grönland'ın kuzeyinde toplandı. Hatta merkezi Arktik Okyanusu bile ısınıyor ve tuzluluğu artıyor, bu da daha fazla buz erimesine ve atmosfere salınan ısı miktarını değiştirerek dünya genelindeki hava modellerini etkiliyor. Bu çarpıcı değişiklikler, Salı günü yayınlanan 2025 Arktik Rapor Kartı'nda vurgulandı.
Rapora göre, Ekim 2024 ile Eylül 2025 arasında Arktik'teki yüzey hava sıcaklıkları en az 1900'den bu yana en sıcak seviyesindeydi. Bölgedeki en sıcak 10 yılın tamamı son on yılda yaşandı. Okyanusta, sıcaklıklar düştükçe her kış genişleyen deniz buzu tabakası, yıllık zirvesinde rekor düşük seviyeye ulaştı. Yaz minimum buzul genişliği ise en az 47 yılın en düşük 10. seviyesiydi. Kaybolan deniz buzu, güneş ışınlarının daha azının uzaya geri yansıması ve bunun yerine okyanus tarafından emilmesi anlamına geliyor; bu da ısınmanın kısır döngüsünü tetikleyerek daha fazla buz kaybına neden oluyor. Azalan deniz buzu aynı zamanda kutup ayıları ve morslar gibi ikonik türler için kritik yaşam alanlarının hızla yok olduğu anlamına geliyor. Arktik Okyanusu, bilim insanlarının "Atlantifikasyon" olarak adlandırdığı bir süreçten geçiyor; bu süreçte Atlantik'ten gelen sıcak, tuzlu su kuzeye doğru akarak Arktik'teki farklı sıcaklık ve yoğunluktaki suların katmanlanma şeklini değiştiriyor, ekosistemleri bozuyor ve ısının sudan havaya nasıl hareket ettiğini etkiliyor. Daha sıcak bir okyanus, güçlü bir fırtına olan eski Tayfun Halong'un Ekim 2025'te Pasifik'te gücünü korumasına yardımcı oldu ve sonunda kasırga şiddetindeki rüzgarlar ve yıkıcı fırtına dalgaları ile Alaska'yı vurdu.
Arktik'teki hızlı ve kapsamlı değişimler, küresel iklim sistemleri ve ekosistemler üzerinde geri döndürülemez etkiler yaratma potansiyeli taşıyor.