Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) yargıcı Kimberly Prost, ABD'nin kendisine uyguladığı yaptırımların günlük hayatını nasıl felç ettiğini anlattı. 2020 yılında Afganistan'daki olası vahşet iddialarını, ABD askerleri de dahil olmak üzere, soruşturma yetkisi veren bir karar aldığı için ABD'nin yaptırım listesine eklenen Prost, bu durumun hayatının her alanında "yaygın, olumsuz bir etki" yarattığını belirtiyor. Yaptırımlar nedeniyle Amazon hesabının kapatılmasıyla Alexa'sının çalışmaması gibi basit olaylarla başlayan süreç, uluslararası bankacılık sisteminden dışlanmasına kadar uzanıyor.
Yaptırımların etkileri oldukça geniş kapsamlı. Prost, kredi kartlarını anında kaybettiğini, banka transferlerinin son derece zorlaştığını ve hatta bir düğün hediyesi olarak göndermeye çalıştığı paranın haftalardır sistemde kaybolduğunu ifade ediyor. Online alışveriş, Uber siparişi verme, otel rezervasyonu yapma gibi günlük işlerin neredeyse imkansız hale geldiğini dile getiriyor. ABD'de varlığı olanların mal varlıklarının dondurulduğunu, ABD'de yaşayan veya ziyaret eden aile üyelerinin de risk altında olduğunu, hatta bir meslektaşının kızının vizesinin iptal edildiğini aktarıyor. Diğer UCM personeli de kendi ülkelerine para göndermekte zorluklar yaşıyor, zira işlemlerin ABD sistemi üzerinden geçmesi nedeniyle bazı para birimlerini dahi alamıyorlar.
Prost, bu sorunları mahkemede ele aldığı davaların ciddiyetiyle kıyaslandığında "küçük rahatsızlıklar" olarak görse de, hepsinin bir araya geldiğinde felç edici olduğunu vurguluyor. ABD'nin bu yaptırımları, yargıçların aldıkları kararlar nedeniyle uyguladığını açıkça belirttiğini ve bunun yargı bağımsızlığına doğrudan bir müdahale olduğunu savunuyor. Bu durumu, yargının ve UCM'nin kurumsal bağımsızlığına yönelik bir saldırı olarak nitelendiriyor ve kamuoyunun bu konuyu duymasının önemini belirtiyor. Bu yıl altı UCM yargıcı, başsavcı ve iki savcı yardımcısı ABD tarafından yaptırım listesine alınmış durumda.
ABD'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçlarına uyguladığı yaptırımlar, yargı bağımsızlığına yönelik ciddi bir tehdit oluşturarak uluslararası hukukun işleyişini ve yargıçların günlük yaşamlarını derinden etkiliyor.