Transaction Processing Performance Council (TPC)'nin ilk 10 yılı, organizasyonun iki ana faaliyetine odaklanarak açıklanıyor: iyi benchmark'lar oluşturmak ve bu benchmark'ları gözden geçirme ve izleme için sağlam bir süreç geliştirmek. Yazar, iyi benchmark'ları iyi yasalara benzetiyor; adil rekabetin temelini oluşturuyorlar. Ancak, tıpkı yasalar gibi, benchmark'ların da gri alanları ve boşlukları olabileceği vurgulanıyor. Bu nedenle, kuralları uygulayacak ve yorumlayacak bir denetim sürecine ihtiyaç duyuluyor; tıpkı yasaların polis, avukat ve yargıçlara ihtiyaç duyması gibi. Amaç, kuralların çiğnenmesini veya esnetilmesini engellemektir.
1980'lerin başında, günlük son kullanıcı iş işlemlerinin otomasyonunda büyük bir hızlanma yaşandı. ATM işlemleriyle başlayan bu trend, marketlerden benzin istasyonlarına kadar iş dünyasının neredeyse her alanına yayıldı. 1960'lar ve 1970'lere hakim olan batch-computing modelinin aksine, bu yeni online model, kullanıcıların doğrudan online bir veritabanı sistemi üzerinde basit güncelleme işlemleri yapmasını sağlıyordu. Bu durum, günümüzde milyarlarca dolarlık yıllık satış hacmine sahip olan online transaction processing (OLTP) endüstrisinin doğuşuna yol açtı. OLTP sistemlerinin en iyisi olma yarışı kızıştıkça, bilgisayar satıcıları arasındaki rekabet yoğunlaştı. Performansı kanıtlamanın yolu ise benchmark'lardan geçiyordu. 1980'lerin ortalarından itibaren, IBM tarafından geliştirilen ve daha sonra kamuya açık hale gelen TP1 benchmark'ı, sistemlerin ATM işlemleri performansını ölçmek için kullanılmaya başlandı.
TPC'nin kuruluş hikayesi, sektörde adil rekabeti sağlamak için sadece teknik standartların değil, aynı zamanda bu standartların uygulanmasını ve denetlenmesini sağlayan süreçlerin de ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.