F. W. Murnau'nun 1922 yapımı "Nosferatu: Bir Dehşet Senfonisi" filmi, yüz yılı aşkın süredir sinemaseverlerin zihinlerinde yer etmeye devam ediyor. Transilvanyalı bir vampirin unutulmaz tasvirleri, filmi düzenli olarak gösterime sokan sinema toplulukları ve orkestralar sayesinde popülerliğini koruyor. Werner Herzog ve Robert Eggers gibi yönetmenlerin yeniden çevrimleri, orijinal yapımın ününü daha da artırmış olsa da, hiçbiri Murnau'nun özgün ve uğursuz lirikliğini yakalayamıyor. Filmin başlığındaki "senfoni" kelimesi, Murnau'nun görüntüleri sessiz bir şarkıya dönüştürme biçimindeki devrimci müzikalitesini vurguluyor. Ancak filmin müziği her zaman bir sorun olmuştur; orijinal besteci Hans Erdmann'ın müziğinin çoğu kaybolmuş ve günümüze ulaşan parçalar bir başyapıt niteliğinde değildir. Bu boşluk, klasik bestecilerden rock gruplarına, caz topluluklarından noise kolektiflerine kadar yüzlerce alternatif müzik yorumunun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Makale, "Nosferatu"nun en ikna edici şekilde org müziğiyle desteklendiğinde ortaya çıktığını savunuyor. Kilise tonlarının kutsal olmayan güçlerle mücadelelere eşlik etmedeki gücü vurgulanıyor. Ekim ayının sonlarında San Diego'daki yüz yıllık Balboa Tiyatrosu'nda filmi izleme deneyimi aktarılıyor. Tiyatronun en değerli varlığı olan 1929 yapımı Wonder Morton organında performans sergileyen David Marsh, otuz yaşında bir müzisyen ve Fransız organ doğaçlaması tutkunu. Marsh, performansa yazılı bir müzik getirmese de, önceden belirlenmiş bir eylem planına sahip olduğunu belirtiyor. "Nosferatu"nun kendisine sahip olduğu her şeyi kullanma imkanı verdiğini, filmin romantik ve duygusal anlarının Eski Hollywood seslerini gerektirirken, korku unsurlarının ise tam bir "deli" olmasına, yani uyumsuzluk, kromatizm ve küme akorları kullanmasına olanak tanıdığını ifade ediyor. İdealist başlangıç sahnelerinde Korngoldvari bir tema kullanan Marsh, Transilvanya soğuğu çöktüğünde minör moda geçiş yapıyor.
Sessiz filmlerin müzikal yorumlarının, özellikle de canlı doğaçlama organ performanslarının, klasik eserlerin günümüz izleyicisi için nasıl yeniden canlandırılabileceğini gösteriyor.