Makale, Amerika Birleşik Devletleri'nin azalan tüketiminin ve küresel etkisinin, "post-Amerikan internet" ve "post-Amerikan dünya" olarak adlandırılan yeni bir dönemin kapılarını araladığını savunuyor. Yazar, Amerikan yüzyılında ABD'nin askeri gücünün yanı sıra, "silah haline getirilmiş karşılıklı bağımlılık" olarak tanımladığı yumuşak gücünün de küresel hakimiyetini pekiştirdiğini belirtiyor. Bu yumuşak güç, doların küresel rezerv para birimi olması, ABD Federal Rezerv'in merkezi rolü, ABD'nin domine ettiği SWIFT finansal sistemi ve küresel veri trafiğinin büyük bir kısmının ABD'ye inen fiber optik kablolar üzerinden geçmesi gibi kritik platformlar aracılığıyla tesis edildi.
Ancak, bu ABD merkezli sistemlere olan güvenin ciddi şekilde sarsıldığı vurgulanıyor. Edward Snowden'ın ifşaatları, ABD'nin küresel fiber ağındaki merkezi konumunu kullanarak neredeyse tüm dünyayı casusluk amacıyla izlediğini ortaya koydu. Ayrıca, ABD'nin Arjantin'in dış rezervlerine el koyması ve SWIFT sisteminin Teröre Karşı Savaş veya Rusya-Ukrayna yaptırımları gibi jeopolitik hedefler için kullanılması, bu sistemlerin güvenilirliğini ve tarafsızlığını sorgulattı. Makale, bu gelişmelerin, dünyanın finansal ve veri alışverişi için alternatif, daha güvenli ve merkezi olmayan mekanizmalar arayışına ittiğini belirtiyor. Bu süreç, Trump yönetiminden önce başlamış olsa da, son dönemdeki siyasi olaylarla hız kazanarak küresel güç dengelerinde ve internetin gelecekteki mimarisinde köklü bir değişimin habercisi oluyor.
ABD'nin küresel finansal ve dijital altyapılar üzerindeki kontrolünü jeopolitik amaçlarla kullanması, bu sistemlere olan güveni sarsarak dünyanın alternatif, merkezi olmayan çözümlere yönelmesine neden oluyor.