Milattan sonraki bin yılın başında, ana akım yayıncılık dünyasını hazırlıksız yakalayan beklenmedik bir başarı ortaya çıktı: "Left Behind" roman serisi. Küçük bir Hristiyan yayınevi tarafından basılan ve dünyanın sonunu belirgin bir Hristiyan fundamentalist bakış açısıyla tasvir eden bu bilim kurgu romanları, büyük bir ticari başarıya ve kültürel bir fenomene dönüştü. Felaket sonrası hayatta kalma temaları bilim kurgu edebiyatına yabancı olmasa da, "Left Behind" serisini farklı kılan bir yön vardı. Bu özgünlük, distopik kıyamet senaryosunun doğrudan Evanjelik Hristiyan İncil'deki "Rapture" (İsa Mesih'e inananların topluca Cennet'e alınması, inanmayanların ise harap olmuş, kötülükle dolu bir dünyada kendi başlarının çaresine bakmaya bırakılması) yorumundan alınmış olmasında yatıyordu.
Seri, açık Hristiyan Evanjelik eğilimine rağmen, hem büyük bir ticari başarı hem de kültürel bir fenomen haline geldi. Kitapların yanı sıra, popüler bir video oyunu ve Kirk Cameron ile Nicolas Cage gibi isimlerin rol aldığı filmlerle de geniş kitlelere ulaştı. Franchise'ın kahramanları, Ludditler değildi; aksine, geleceğin olaylarını modern bir bakış açısıyla ele alıyorlardı. Makale, bu kültürel olguyu daha geniş bir bağlama oturtarak, "fütürist fetişistler", "hazırlıkçılık" (prepping) ve "Dünya'yı terk etme" gibi temalarla ilişkilendiriyor. Özellikle Donald Trump'ın uzaya olan ilgiyi eleştiren sözleri, zenginlerin kaçışçı eğilimlerine ve gezegenin kaderine yönelik kayıtsızlıklarına dair örtük bir eleştiri sunuyor.
"Left Behind" serisi gibi dini temelli kıyamet anlatıları, modern fütürist kaçış ve Dünya'yı terk etme eğilimleriyle kesişerek, toplumsal kaygılar ve inanç sistemleri arasındaki karmaşık ilişkiyi gözler önüne seriyor.